3 Ağustos 2013 Cumartesi

-8-
esneme be, uykun mu geldi hemen. bu saatte? hiç mi hiç hoş değil, aklımda ne güzel şeyler var benim sen ise kaçıp gitmeyi düşünüyorsun. ben de bilmiyorum tam olarak değişik şeylerden bahsedebiliriz, gerçekten hissettiğimiz şeylerden. rüyalardan belki. hayır onları görmek için uyumana gerek yok, nesin sen rahip falan mı? bilmeden geldim buraya gecenin bir saatinde evet sabah olmak üzere biliyorum. sen uyuyacaksın ve sabah olacak. ya ben uyuyamıyorum ne zamandır gecenin bittiğini hiç görmedim.
-7-7-
Beş dakika sonra ne olacağını biliyorum, kahin sayılır mıyım? İdare eder şimdilik yani, daha ölmedim sonuçta, beş dakika beş dakikadır. Onu bile bilemeyenler var. Yalan söylüyorum tabi ki ama ne fark edecek ki beş dakika sonra benim aklımdan geçen dışında ne olabilir? Bir sürü farklı senaryo uydurabilirsiniz biliyorum ama gerçekten kaçı gerçekleşiyor tam siz onu hayal ettikten sonra. Böylece anlıyoruz ki beş dakika sonrayı görebildiğini söylemenin bir zararı yok aslında kahinim diye bağırırken aradığım şey hayır diyecek biri. Beş dakika sonra beni vuracak biri. Birinin hayalini takip ediyorum tam beş dakika ilerisinden, onun heyecanını görüyorum kendi acizliğinden kaynaklanan. Ne bana bakabiliyor, ne etrafa tek istediği geleceğe bakmak çünkü gelecek ona umut veriyor, mutlu olmayı vaat ediyor. Kafasını kaldırmaktan görmekten korkuyor, uçurumun kenarında durum bu insanların yere çakılışını izliyorum, hüzünlü bile değilim sadece takdir ediyorum. Sonra kafamı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum, o insanların asla göremeyeceği yere. Ben oraya ulaşamıyorum, düşmekte istemiyorum. Ne yapmalıyım?

1 Ağustos 2013 Perşembe

-6-
Sıkkınlık, bıkkınlık yüzünden kendimle de konuşamıyorum, artık koşarak kaçmaya başladım birçok durumdan. Eskisi gibi beklemiyorum, sakinleşmeye çalışmıyorum ya da önemsemiyorum ne tepki verdiğimi, direk tabanları yağlamaya başlıyorum. Kaderin üçüncü düzeyden arkadaşı gibi oldum, hep ona ulaşmak için birilerinin yüzlerine bakıyorum, bana ne kader biçeceksin kendi hayatında? Ne istiyorsun benden? Fazla akıllı değilim ama iyi rol yapıyorum korktuğumdan bir nevi yaşamak için üretilmiş bir beceri. Sorularla rakibimi yorarken arkama bakmadan kaçmak için zamanım oluyor, biriyle konuşurken gerçekten konuşmasaydık keşke diyorum. Uygunsuz sanki her kelimem cümlem onun için. Ben ne desem olmayacak, o ne dese haklı. Anlaşmak ne de zor, insanların zihnin çalışmasına engel olmak isterdim. Silahımı çekip onlara doğrultup; benim şu anda seni tehdit eden bir insan olduğum sonucunu çıkarırsan seni bil ki öldürürüm derdim. Sadece denemek için, ölülerin ruhlarıyla beraber yıkanırdım işte. Yargılamayın diye, kalıcı hayat amaçlarınızı benden uzak tutun diye çünkü bunu tartışacaksak gözlerimiz yaşlarla dolu bir şekilde bitecek. Kimse hiçbir zaman mutlu olmayacak. Kimseyle konuşmamalıyım, onların istediğini onlara vermekten acizim. Tiyatromu sonsuza dek gösterimden alacak kişiyle evleneceğim. Belki çocuklarımız bile olacak, her güneşli günün arkasından koşup gezegenin etrafında dönüp duran çocuklar. Her eve gelişinde beni istiyor musun diye soracaklar, ben hayır diyeceğim, gidecekler tekrar güneşi kovalayacaklar.

31 Temmuz 2013 Çarşamba

-5-
Yine pek bir özel olduğundan bahsediyordu, konuş konuş tamam dinliyorum evet ama dur bir şey sormak istiyorum sadece ufak bir soru. Kızma önce, neden özel hissediyorsun bu kadar, neymiş ki seni özel yapan? Dur tamam sus bi dakika, yani bir nevi değişik parçaların farklı şekilde bir araya gelmesi diyorsun. Düşük olasılık. Peki bu parçaların özel mi? Evet doğru haklısın tam da duymak istediğim özel olan bileşim. Peki sanıyor musun diğer bileşimler senden daha az özel, ah ne kadar da mutlu oldun herkes özel olunca. Anlamaya başlar gibisin, senin özel dediğin birleşim herkes de kendini farklı olarak gösterip özel oluyor. Bu durumda böyle "özel" bir birleşime sahip olmanın ne anlamı kalıyor sonuçtu bu "özellik" genel bir kavram. Kendini fazla üzme yinede, ben demesem bile üzmezsin sen kendini biliyorum ya neyse. Aman özel olmazsan olma değil mi canım, kendine söyle bunları sık sık. Bana söyleme, bağırıp çağırarak özel olmak istemiyorum, varlığım değeri olmaması beni üzmüyor deme. Çok iğrenç oluyorsun o an işte, tek bir an yüzünden senden sonsuza kadar nefret edebilirim biraz üzül diye belki bir şeyler anlarsın kendinde.
-4-
Uzun uzun aynı şeyleri söyleyip durdum, aynı tonda her seferinde daha uzatarak. Anlamını yitirene kadar çeşitli üslupları içerleyip tekrar vazgeçtim, ne bileyim hepsi sanki olduğundan daha yapaydı yazılınca. Bazıları sadece okudukça değer kazandı, daha hızlı olanlar. Nefes bile arası vermeden oradan buraya koşup atlayıp zıplayıp anlatanlar. Hatta öyle ki ne dediğini anlamak gibi bir derdiniz bile olmadan ilerleyen. Yeterince anlamsızlık falan değil bu, anlamsızlığı düzenlenmesi. Okuyana yol verecek şekilde planlı saçmalık. Kendine bile gülmeden bunu yaparken, senle buna gülmeyecek biri yoktu tabi. O zaman işte bütün yargılamalar karşısında duracak tek bir insan kaldı. Dalga geçilen dünya öcünü almak için komik bir yol buldu. Hepsi, herkes tekrar susana kadar, biten şeylerle ilgilenmeye mahkum oldu. Sigaranın zaman karşısındaki acizliği falan filan. Sonunda yapılacak tek şey kalmıştı, zaman yok etmeden hızlı sömürmek hayatı onla beraber yanıp tükenmek, yaşama isteğini tamamen yok etmek. Belki küllerinden doğan tekrar o olurdu.

30 Temmuz 2013 Salı

-3-
Gökyüzü bilmem kaç kere yarılmış da insanın hala tepesinde kalmış, bitmiyo lan şu oyunları; seksek ezan vaktini takmaz ya da anıları ya da kızgın ebeveynleri.
-2-

La sibylle'nin ruhunu beklerken caz ve blues ölmüş.